28 Şubat 2008 Perşembe

paklar siler inşallah maşallah


başlayalı 10 gün oldu. bu zamana kadar ilaç içme konusunda beceriksizliğin alasını sergilemş olan ben. artık ataklar dayanılmaz hal alınca mecburen istikrarı sağladım. doktorların ısrarla başlamam gerektiğini söylediği ve ben bunca zaman seninde desteklerinle hayır ihtiyacım yok dediğim antideprasanı artık alıyorum.
garip bir boşluk hissi veriyor bana. bu rahatlıkmı yoksa rahatsızlıkmı daha çözemedim. hani beni tanıdığın ilk zamanlardaki gibi kuğu gibiyim. sakinliği bunca zaman ilke edinmiş olan ben. daha bi sakin oldum. kilo vermeye devam ediyorum ama bu ilaçtan mı daha kestiremedim. altı ay bırakmadan kullanmam gerekiyormuş. hadi hayırlısı diyorum.

19 Şubat 2008 Salı

babaya şiddetli aşk sendromu!!!

pazar günü kızımızı dershaneden biraz erken aldım. gezmeye gideceğiz. arabaya bindi ve
-anne babamın kimliği cüzdanındamı dedi.
sonra çantamdan cüzdanımı çıkartıp içinden kimliğini aldı.senin kimliğindeki fotoyu çok seviyormuş.
-ya anne ya dedi bizim bilmiş kız
-keşke babamdan bi tane daha olsa
ben pis pis sırıtıyorum tabii.
-hahahaha
-malesef kızcağzım diyorum. o şanslı kadın benim. sen sadece böyle bir babaya sahip olduğun için kendini şanslı görebilirsin.
-ama anne ya diyor, bizim zilli.
-niye...

9 Şubat 2008 Cumartesi

sabahın tam 4ündeyim dertlerin en gücündeyim


eve yeni girdim. kendimce eğlenebilecek kadar eğlendim evet. yanımdaki insanların huysuzluklarından ve bencilliklerinden kemdimi kurtarabildiğim kadar eğlendim.
önce güzel bir rum meyhanesi yaptık, daha öncede gitmiştik oraya ama fasıl yoktu. bir derece süpriz oldu en güzelinden,abi udunu çaldıkça, amca o kibar sesiyle türk müziklerini söyledikçe ben bir aşka geldim ben bir meşke geldim sorma, rakılar 1,2,3,4 oh içtikçe içesim geldi. çok mütavazi sahneleri 2 tabure ve notolarını koyacakları küçük bir sehpadan oluşuyordu. ilerleyen saatlerde sevgi dolu bakışlarımla aranızda bana da yer var mı dedim ve sanırım onlar karşı koyamadılar. o sorhoş ve aklı kimbilir dünyanın hangi ülkesinde olan ben, bildiğim bilmediğim tüm şarkılara iki eli birbirine kavuşmuş dizlerinin üstünde yılların trt sanatcısı edasıyla bir söyledim bir soyledim ki sormayın. hele o "istanbul sokakları" şarkısında kahreden ve küfreden edamla tüm marifetlerini göstermek istermişçesine kendini parçalayan halım. görülmeye değerdi. görmediğiniz için memnunum.
güzel bir fasıl ve bir biri ardına yuvarlanan rakıların ardından sevgili rum meyhanesinden ayrılmamız, denizin o güzelim ruzgarının yüzüme vurması, " ben şehrimi özledim, bırakın beni gidicem" naralarımın peşinden bions'a giriş. orda alabildiğine dans etme. çok sevgili asuahuyu ve kadim dost dabunskyi_yanlış yazdıysam afola_ anma geçitleri. dansla beraber götürebilecek kadar çok bira götürme. dans etme dans etme, ne kadar atılmaya ihtiyaç duyulan enerji varsa hepsini atma çabaları, barda çalan frekans adlı gruba eşlik etme çabaları, özellikle ajda şarkılarında bağıra bağıra bir haal olma. " uykusuz her geceeeee, yorgun ölesiyeeeee" diye bağıra çağıra söylemeye çalışma yada sesini kimseye duyuramama.
sonra yola çıkış sanki sana varılacak bir yolu hayal etme, sarhos kafayla araba nasıl kullanılıyor diye merak ederek, bir müddet sana doğru otobanda ortalama 140_150 basarak bir sağa bir sola yalpalayarak gitme. sonra huysuz birierinin olaya müdahale etmesiyle tekrar yolcu koltuğuna geçme ve sana geliyorum aşkım şarkısının_ öyle bir şarkı varmı yoksa ben mi uydurdum bilmiyorum_ bitmesi,
bütün bunlar oldu ve bitti. ve ben şimdi çok sevgili kızımın çok sevgili odasında bilgisayarını kullanarak bunları yazmaya çalışıyorum, yada yazamıyorum.

5 Şubat 2008 Salı

"yine gülecek bi neden lazımm"

işsel durumlarımın artık hayatıma sıkıntı vermesinden sıkıldım. sıkılmaktanda öte bezdim. yıllarını verdiğin, herkeslerden çok çalışıp didindiğin, bir çok şeyi uğruna ihmal ettiğin şeyin; işimin, hayatımı çekilmez hale sokması beni içinden çıkılmaz ruh hallerine sokuyor açıkcası.
böyle düşünüyorken de yeniden birşeylere başlamak, kendini sıfırlamak ta korkutuyor beni. birisi içimdeki saati durdursa, sonra bir müddet dursa. sonra istediğim kadar geriye alsa. aslında bu husustada kızıyorum kendime, neden ileri değil de geri ki sanki. belki de telafi etmem gereken bir çok şey olduğuna inandığım içindir. ama artık onlar geçti-gitti be seviciğim. telafi etsen ne fayda. evet evet vazgeçelim ve ileriye alalım. şöyle kızımın okulunu bitirdiği kendi kendini kaytarabildiği zamanlara, tabi ben o vakit 40 lı yaşlarımda olacağım ama olsun.
offf ya offf.. ofladıkça oflayasım geliyor.
sertab erenerin şarkısı çalıyor beynimde;
"yeni bir iş, yeni bir aşk yine gülecek bir neden lazım".
bi de tabi bunlara sahip olmak için
"bunlar için bana şans lazım. ahhhhhhhh ahhhhhhh bunlar için bana şans lazımmm."